Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

2 posters

    Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara

    avatar
    fatih_duman
    Deneme ModDeneme Mod


    Mesaj Sayısı : 117
    Ruh Hali : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Berbat10
    işletim sistemin : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Yk-xp
    Seviye : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Yldzya7
    Madalyaların : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara 505f10ce58b8d08a5c43c1a275a6ca7f
    Metin Alanı : <center><font color=\"white\"><marquee direction=\"left\" style=\"background:red\">Vatanını Seven Görevini En İyi Yapandı®.</marquee></font></center>
    Rap Derecesi : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Reputationpossdy2
    Kayıt tarihi : 07/09/08

    Rap Puanın
    Aktiflik:
    Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Img_left800/800Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Empty_bar_bleue  (800/800)
    Başarı puanı:
    Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Left_bar_bleue800/800Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Empty_bar_bleue  (800/800)
    Güçlülük :
    Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Img_left800/800Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Empty_bar_bleue  (800/800)

    Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Empty Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara

    Mesaj tarafından fatih_duman Perş. Eyl. 11, 2008 10:54 pm

    Bir Michael Skibbe Portresi
    Alman disiplini, hem genç-hem teknik direktör olmak, medya, Almanya mı zor yoksa Türkiye mi, bir idol: Ottmar Hitzfeld, hayranlık: Lionel Messi, artık Galatasaray ve daha fazlası ve karşınızda Michael Sikibbe…


    Yağmur yağıyordu. Sanki hiç durmayacakmış gibi yağıyordu. Bu sene Almanya kampı böyle mi geçecekti? Kafilede hava durumundan şikâyetçi olanların sayısı az değildi. Uzaklarda artık tütmeyen fabrika bacaları, güneş parıldamayınca daha da hüzünlü bir hava yaratıyordu. Galatasaray’ın yeni teknik direktörü Michael Skibbe, bölge insanının deyimiyle “Ruhr Potası”nı (Ruhrpott) gerçekten çok iyi biliyor. Kapatılan maden ocaklarını, ekonominin tümüyle yok olan birçok sektörünü, bunların akabinde yaşanan ağır işsizliği ve bütün bölgenin kapsamlı yeni arayışlar içine girmesini… Michael Skibbe, öz be öz Gelsenkirchenli, babası yıllarca maden ocaklarında ter dökmüş. Her ne kadar artık boş zamanında golf oynamayı sevse de, kökenini unutmaksızın elde edilecek her başarın temelinde emek ve alın terinin yattığını vurguluyor Skibbe. Zaten daha çok genç yaşlarda hayat kendisine bunu öğretmiş.
    O dönemin Ruhr Potası’nda her futbol sevdalısının rüyalarını Borussia Dortmund, Schalke 04, VFL Bochum, Rot-Weiß Essen veya Wattenscheid 09 gibi takımlar süslerdi. Ancak Michael Skibbe rüyaların çocuğu değildi. Çalışıp çabalar, şansını zorlar ve Wattenscheid 09 alt takımlarından (ki Altıntop ikizleri ve Yıldıray Baştürk de burada top koşturmuşlardır) Schalke 04’te profesyonel kadroya kadar yükselir. Mahalle maçlarında hayranlıkla andıkları, geçemediği oyuncu olmayan, çalımın üstadı Stan Libuda’nın takımında oynuyordur artık. Ancak Michael Skibbe Bundesliga’da sadece 14 maça çıkar ve daha 22 yaşında ağır sakatlanıp “futbol malulü” olarak o çok sevdiği mavi-beyaz formasını duvara asmak zorunda kalır. Uli Hoeness, Willi Lemke gibi menajerlik mesleğinin Bundesliga’da profesyonel bir mertebeye yükselten Rudi Assauer, daha önce Wattenscheid’ten transfer ettiği Skibbe’yi antrenörlüğe yönlendirir ve kendisine Schalke 04’te genç takımlar koordinatörlüğünü önerir. “Bugün baktığımızda bu jest futbol dünyasında kalmam adına büyük bir şanstı” diyor Skibbe. Henüz 43 yaşında olmasına rağmen, çok deneyimli bir hoca sayılır, tam 21 yıldır bu işin içinde. Geniş kitlelerce tanınması, daha 33 yaşındayken, Bundesliga’nın en genç teknik direktörü olarak 1993’te Borussia Dortmund’un başına geçtiğinde gerçekleşmişti. Futbol kamuoyunu ve o baskının ne anlama geldiğini o zamandan beri çok iyi biliyor.

    Medya ile ilişkiler
    Michael Skibbe, Temmuz 2000’de Alman milli takımında antrenörlük lisansı olmayan Rudi Völler’in yanında görev alır. Dört yıl sonra, Portekiz’deki başarısız sonuçlanan Avrupa Kupası’nın ardından bu ikili istifa eder. Ama Alman Futbol Federasyonu Skibbe’yi kapı dışarı etmez ve gençlik koordinatörlüğüne getirir. Genç futbolculara şans vermesi, onları takıma entegre etme azmi kendi kariyeri ile ilgili olsa gerek. Genç oyuncuları kazanma yeteneğini en son Leverkusen’de kanıtlamıştı.

    Profesyonel futbolun ölçü birimi kazanmak olduğunu ve Galatasaray’da kendisinin başarılı olmaktan başka bir şansı olmadığını ona hatırlatmanın anlamı yok. Ama Bayer Leverkusen gibi, büyük bir taraftar kitlesi ve kapsamlı bir tarihe sahip olmayan bir holding takımından, İstanbul’a ve Galatasaray’a gelmek elbette koskoca bir adımdı. Fakat, Türkiye spor medyasıyla bu gerçekten mütevazı, sempatik ve “içi neyse dışı da o” izlenimi bırakan futbol adamı nasıl başa çıkacaktı? Skibbe: “Türkiye’de medya tüm toplum gibi futbol çılgını. Almanya’yla karşılaştırdığımızda bulvar ve spor basını Türkiye’de daha çok. Tiraj peşinde oldukları için de, sansasyonel haberlere ihtiyaçları var. Dolayısıyla, gerçek dışı, abartılı haberler, Almanya’da da olduğundan daha fazla. Fakat bu tür gazetecilikten fazla da ürkmemek lazım. Medya mensuplarıyla iyi bir ilişki yürütmek zorundayız.”

    Türkiye’deki yabancı teknik direktörlerin, en fazla gazete başlıklarını çevirtip okuyabildikleri için aslında avantajlı olduklarını söylüyor Skibbe. Çıkan “haberlere” değil, işlerine yoğunlaşıyorlar. Bunu daha çok bir espri olarak ifade ediyor. Olayın ciddi boyutu ise farklı: Kendisi ileride Türkçe öğrenmek istiyor. Bunun sembolik anlamı yüksek olduğunu düşündüğü için de, daha ilk günlerde en azından “Nasılsınız?”, “Teşekkür ederim” gibi cümleleri kullanmaya başlamış. Böylece bir engeli aşmaya başlamış olsa bile, karşılaşacağı başka zorlukları tasavvur edebiliyor.

    Önce Adnan Sezgin’le, sonra diğer yöneticilerle ve başkan Adnan Polat’la, olağanüstü iyi bir ortamda gerçekleşen görüşmelerin ardından varılan anlaşmayı ajanslar geçtiğinde, Skibbe’nin cep telefonu bolca çalar. Türkiye’yi iyi tanımayanlar temkinli tepkiler sergilemişler. “Uzak bir yere gidiyorsun, ne yapıyorsun?” demişler. Arayanlar arasındaki çoğunluk ise kendisini tebrik etmiş. Özellikle eskiden top koşturduğu, Türk kökenli futbolcu arkadaşları ve çalıştırdığı gençler çok heyecanlanmışlar, kendisinin bu görevi üstlendiğinden dolayı gurur duyduklarını dile getirmişler. Bir gün küreselleşen futbol ve göçmenlik arasındaki ilişkiler araştırılırsa, bu tür tepkilerin anlamı üzerinde de düşünülmesinden doğrusu yarar var.

    Defans ve hücum
    Eğer kontrollü, defans ağırlıklı ve sonuca dayalı futbol “düzyazı” ise, hücumu ve golü düşünen futbol “şiir”dir. Kimleri makale meraklısıdır, ama biliyoruz ki, yine de sevgilisine şiir gönderir. Skibbe’nin çalıştırdığı takımlar, geçmişte daha çok ofansif futbolla, oyunu domine etme istekleriyle dikkat çekmişlerdi. Bunu Galatasaray camiası geçen sezon UEFA kupasından hatırlıyordur. Her ne kadar devamlı pres uygulayan, topu erken kapıp seri paslaşmalarla hemen karşı takımın kalesini zorlayan bir oyun anlayışı oturtmak istese de Michael Skippe, iyi takımların aynı zamanda düzyazıya da hakim olmak zorunda olduklarını savunuyor: “Taktiksel değişkenlik özellikle uluslararası karşılaşmalarda belirleyicidir. Bu maçlarda oyunu aktif şekillendirmeniz, aynı zamanda da defans organizasyonunu en yüksek düzeyde tutmanız gerekiyor.” Sarı-kırmızılıların yeni teknik sorumlusu, böyle düşünüyor.
    Galatasaray’ın bu yılki transferlerinin uluslararası maç ve turnuva deneyimi olduğuna dikkat eden Michael Skibbe, yeni kadrosuyla bu alanda başarılı olacaklarına inanıyor. Kewell ve Meira transferlerini “Avrupa’da tekrar ses getirmek” kararlılığı çerçevesinde yorumlamakta yarar var. Malum, transfer dönemi olduğu için bu konuyu biraz daha açmak istiyoruz. Madem Türkiye medyası her yaz ve devre arası büyük takımlar adına 50 ile 100 “transfer bombası” patlatıyor, biz de Michael Hoca ile “flaş transfer” konuşalım diyoruz. Diyelim ki, bütçemiz sınırsız ve transferin gerçekleşmesi için hiçbir handikap yok. Şu güzel kadroda kimi görmek isterdi Sayın Skibbe? Neredeyse sorumuz bitmeden cevap hazır: Lionel Messi. Bu dünya yıldızının çalım yeteneklerine (“En az iki kişi rahatlıkla geçiyor”), olağanüstünü hızına (“Top onda olduğunda bile, onu kovalayan oyunculardan daha süratli”) ve bütün bu bireysel yeteneklere rağmen bir takım oyuncusu olmasına (“Ne göz var”), Skibbe çoktan beridir hayran. Sahi ne de güzel olurdu... Daha bu rüyanın tadını çıkarmadan Alman futbol adamı “Ama benim takımımda bunları yapan, çok kaliteli oyuncularım da var” diyor. Hani “arkadaşlar yanlış anlamasın” der gibi...

    Kalıcı bir başarı
    Hedef, başarıyı kalıcı kılmak. Bu yolda önemli prensipleri var hocanın: Dürüstlük, içtenlik ve centilmenlik çerçevesinde ilişkiler. Bir de üstünde özellikle durduğu iki ilke var: Saygı ve sorumluluk. İyi hoş da, biz Alman hocaların alınlarında hep “disiplin” okumuyor muyduk? Alman takımlarına karşı oynanan maçlarda canlı yanında en çok duyduğumuz kelime bu değil miydi? Futbol uzmanları “Alman disiplinini” hep övmüyorlar mıydı? Skibbe: “Tabii ki takım oyunlarının temelini disiplin oluşturur. Ancak bugün disiplin emir ve itaat anlamına gelmez. Daha çok saygıyla ilintilidir. Antrenörlerle oyuncular arasında, takım içinde ve rakip takımlara karşı ilk etapta bir saygı olması gerekiyor. Bunun Türk futbolunda özellikle var olduğunu düşünüyorum. Düşünsenize, 18 yaşındaki Murat, kendinden iki yaş büyüğüne ‘Aydın abi’ diye hitap ediyor.” Aynı saygıyı futbolumuzda rakipler birbirlerine gerçekten gösteriyor mu? Seyirci takım ilişkilerini bu açıdan gözden geçirdiğimizde acaba aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Takımların ve medya mensupların arasındaki ilişkileri nasıl tanımlayabiliriz? Bunları Skibbe’yle sezon sonu konuştuğumuzda ilginç saptamalar ortaya çıkabilir, ama şimdilik bir köşede dursun.
    Günümüz futbolunda disiplinin bir başka boyutu daha var Skibbe’ye göre. O da “sorumluluk alma cesareti”. Galatasaray’ın yeni hocası, fubolcularından da bunu bekliyor. Onun için afedilmesi gereken hatalar, sorumluluk alıp yapılan hatalardır. Kaleci sorumluluk üstlenip çıktığı topu alamadıysa, benzeri bir pozisyonda ondan yine topa çıkmasını ister. Futbol oynadığı yıllarda tanıştığı, dönemin Almanya Başbakanı Helmut Schmidt’i ve milli takım antrenörü olduğu yıllarda iyi bir diyalog yakaladığı başbakan Gerhard Schröder’i etkileyici kişilikler olarak tanımlaması biraz da bu sorumluluk felsefesiyle bağlantılı olsa gerektir.

    Ottmar Hitzfeld
    En çok etkilendiği meslektaşı ise Ottmar Hitzfeld. İsviçreli teknik direktör Borrussia Dortmund’tun başındayken Skibbe genç takımlardan sorumludur. Skibbe çalıştırdığı PAF takımından mesela İbrahim Tanko ve 1997 şampiyonlar ligi finalinde maça 71. dakikada giren, 10 saniye sonra da galibiyet golünü atan Lars Ricken’i kazandırır. Tıpkı Hitzfeld gibi, disiplin ve özgürlük arasındaki ölçüyü yakalamak, oyuncularıyla hem yakınlık kurmak hem de araya bir mesafe koymak, karşılıklı saygı sağlamak ve bir güven ortamı yaratmak istiyor Michael Skibbe. “Oyuncular bana her zaman güvenebilirler. Ama kararları benim verdiğimi kabullenmek zorundalar.” Takıma ve kadroya giremeyen oyuncular bunun ne anlama geldigini düşünebiliyorlardır. Ama kararlar adil ve makul olduğu sürece sorunlar yaşanacağını düşünmüyor hoca.

    Takımı yönetme sorumluğu teknik kadronun önemli görevlerinden biridir. “Ama geldiğimden birkaç hafta sonra, Galatasaray’da Ümit Karan ve Hasan Saş gibi deneyimli oyuncuların bu konuda önemli sorumluluklar aldığını memnuniyetle gördüm” diyor Skibbe. Özellikle genç oyuncuların kariyerlerinde adım atmalarında bu önemli bir rol oynayabilir.
    Zaten deneyimli, başarılar elde etmiş oyuncular ile gelecek vaat edenler arasında bir “sinerji” yaratmak, Skibbe’nin öncelikli hedeflerinden biri. Galatasaray’daki görevi, onun için, Leverkusen’dekinin bir biçimde devamı. Bayer’de başladığında Voronin, Juan, Berbatov ve Nowotny gibi kilit oyuncular kadrodan ayrılmışlardı. Genç oyuncuları kazanarak, aynı seviyede futbol oynayan ve başarıyı yakalayan bir takım kurulması gerekiyordu. Aynı şekilde bugün Galatasaray’da şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi’nde başarı elde etmek söz konusu. Bu, Skibbe için ekstra bir motivasyon olsa gerek, çünkü bunlar, sonuçta, kendi kariyerini de süsleyecek. Skibbe’nin buna bütün samimiyetiyle inanması, kadronun kalitesiyle yakından bağlantılı. Türkiye’de şampiyonluklar yaşamış, Avrupa kupalarında çeşitli başarılara imza atmış ve son Avrupa Şampiyonası’nda vitrine çıkmış oyunculara sahip artık Skibbe.

    Gençler çok önemli!
    Bir de umut vaad eden gençler var Florya’da. Daha önce birçok genç takımların başında olan Skibbe Galatasaray’da karşılaştığı potansiyelden bir hayli etkilenmiş. “Kadro içinde olağanüstü kaliteli genç oyuncular var. Aralarında oyun içinde sorumluklar alabilen, oyun akışını yönlendirebilen arkadaşlar var. Ve ayrıca bunların Galatasaray’a bu denli bağlı olmaları ve bu yaşta kendilerini kulübün menfaatleriyle özdeşleştirmeleri fevkalade bir durum.”
    Tek tek oyuncular hakkında konuşmak istemese de, kendisini zorluyoruz. Bizi kırmıyor. Önce PAF’tan Duisburg kampına katılan gençlerden başlıyor. Bu kadar kısa bir zaman ardından onlar hakkında detayla bilgi verebilmesi şaşırtıcı. Mesela Murat’ın defans anlayışını, hazırlık maçlarında kendi mevkiinde gösterdiği başarıyı ve Erhan Şentürk’ün yeteneklerinden bahsediyor.

    GENÇ OYUNCULAR
    Sadece gençler hakkındaki düşünceleri ayrı bir yazı konusu aslında. Profesyonel kadroya daha önce yükselen Mehmet Güven’in önemli bir yetenek olduğunu, İstanbul Büyük Belediyespor’dan geri dönen, geçen sezon gibi sakatlıklar yaşamazsa, özellikle Aydın Yılmaz’dan umutlu. Mehmet ve Aydın’ın bu sezon büyük çıkış yapabileceklerini savunuyor Michael Skibbe.

    İyi, güzel de, Kewell ve Meira gibi kaliteli transferler gençlerin kadroya girmesini zorlaştırmayacak mı? Bayern Münih’te teknik direktörlük yaptığı yıllarda Bundesliga’da rotasyon sistemini tüm eleştirilere rağmen oturturan Hitzfeld gibi, Skibbe de bu yolu mu seçecek? Hem gençleri, hem de yeni oyuncuları takıma monte etmenin görece rahat olacağını savunuyor kendisi. Çünkü Galatasaray kadrosundaki “harikulade takım ruhunun”, bunun için gerekli temeli sağladığından emin. Tabii ki yenileri kazanmak tesadüfe bırakılmıyor. Nitekim ufak ayrıntılar da bunu belgeliyor. Harry Kewell’in kamptaki oda arkadaşının genç bir oyuncu olmasına dikkat ediyor teknik kadro. Medyanın takım içinde gruplaşmaların olduğu yolundaki haberlerini dile getirdiğimizde, Skibbe’deki şaşkınlığını sezebiliyoruz. Takım sporları içinde gruplaşmanın son derece normal olduğunu ve Galatasaray’da bir büyük grubun bulunduğunu belirtiyor ve ekliyor “Ama bu grup, takımın kendisidir.”

    Daha ilk antrenmanlardan sonra, oyuncular, Skibbe’nin idman yöntemlerinden ve yarattığı ortamdan son derece mutlu olduklarını dile getirmişlerdi. Uzun süre böyle açıklamalar yapılmamıştı.

    Boş zamanlarında yemeğe çıkmayı, Dan Brown türünden yazarları okumayı ve casus filmleri izlemeyi seven Michael Skibbe’nin, İstanbul gibi bir dünya metropolünde artık çalışması ve Florya’da son derece profesyonel koşullarla karşılaşması, onun çevresine böyle memnuniyet saçmasında son derece önemli faktörler.

    Peki, her şey bu kadar iyi olmasına rağmen, Almanya ile karşılaştırdığımızda, İstanbul’da öncelikle neyin eksikliğini hissedecek? Yanıtı çok hoş: “Antrenmanlar için yağmurlu havayı özleyeceğim doğrusu.”
    Admin
    Admin
    YöneticiYönetici


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 677
    Yaş : 32
    Nerden : çanakkale
    İş/Hobiler : öğrenci
    Lakap : webci
    Ruh Hali : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Olgun10
    işletim sistemin : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Yk-xp
    Seviye : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Adminpw9
    Madalyaların : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara 2c86f87e84e0330c97a7945abd3f976d
    Metin Alanı :
    Vatanını Seven Görevini En İyi Yapandı®.ElitSepet TeaM<<<< YÖNETİCİ

    Sanal Hayvan : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Hay31hu1
    Rap Derecesi : Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Reputationpossscv3
    Kayıt tarihi : 15/07/08

    Rap Puanın
    Aktiflik:
    Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Img_left4999/5000Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Empty_bar_bleue  (4999/5000)
    Başarı puanı:
    Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Left_bar_bleue98787/98787Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Empty_bar_bleue  (98787/98787)
    Güçlülük :
    Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Img_left4999/5000Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Empty_bar_bleue  (4999/5000)

    Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara Empty Geri: Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara

    Mesaj tarafından Admin Perş. Eyl. 11, 2008 10:55 pm

    paylaşım için ty

      Forum Saati Perş. Mart 28, 2024 1:22 pm